SANCI
“Affedemiyorum kendimi. Doğurduğu için beni affedemiyorum annemi. Hala nefes aldığım için affedemiyorum hayatı. Annemin karnında kordonla boğabilirdim kendimi. Farklı bir boyuta geçmeden önceki ilk ve son isyan. Neden yapamadım? Çok mu zordu, yoksa ben mi korkaktım? Doğru ya iradeye dair bir şey yoktu o boyutta. Kasten verilmemişti bu, yoksa gelir miydi insan dünyaya? İradenin doğuşu şu içinde bulunduğum boyutta bile yıllar yıllar sonra gerçekleşiyordu.” Yazdıklarının son satırlar olduğunu düşünerek kapattı defterini yaşlı adam. Hep yapardı zaten. Hep ölecekmiş gibi yaşardı. Bir yerde kulağa hoş geliyor ama ölmeyecekmiş gibi yaşamadı hiç. Dışarı çıktı, bir süre bahçede dolanıp durdu. Son demlerini yaşayan posta kutusuna yöneldi. Heyecan, korku karışımı o absürt duyguyla kontrol etti kutuyu. Tatlı bir tebessümle “nihayet” dedi. Bu tebessüm önemliydi. Tebessüm ettiği zamanlar çok nadirdi. Şayet tebessüm etmişse önem...