Kayıtlar

Ağustos, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SANCI

Resim
  “Affedemiyorum kendimi. Doğurduğu için beni affedemiyorum annemi. Hala nefes aldığım   için affedemiyorum hayatı. Annemin karnında kordonla boğabilirdim kendimi. Farklı bir  boyuta geçmeden önceki ilk ve son isyan. Neden yapamadım? Çok mu zordu, yoksa ben mi  korkaktım? Doğru ya iradeye dair bir şey yoktu o boyutta. Kasten verilmemişti bu, yoksa gelir  miydi insan dünyaya? İradenin doğuşu şu içinde bulunduğum boyutta bile yıllar yıllar sonra  gerçekleşiyordu.”  Yazdıklarının son satırlar olduğunu düşünerek kapattı defterini yaşlı adam.  Hep yapardı zaten. Hep ölecekmiş gibi yaşardı. Bir yerde kulağa hoş geliyor ama  ölmeyecekmiş gibi yaşamadı hiç. Dışarı çıktı, bir süre bahçede dolanıp durdu. Son demlerini yaşayan posta kutusuna yöneldi.  Heyecan, korku karışımı o absürt duyguyla kontrol etti kutuyu. Tatlı bir tebessümle “nihayet”  dedi. Bu tebessüm önemliydi. Tebessüm ettiği zamanlar çok nadirdi. Şayet tebessüm etmişse  önem...

HEDEF MUTLULUK SAFSATASI

Resim
Mutlu hissediyor musun? “ Mutluluğu kim kaybetmiş ki ben bulayım" dediğini duyar gibiyim. “Şu hedefimi bir gerçekleştirsem, şu sınavı bir kazansam, bir evlensem, bir zengin olsam, bir atansam mutlu olacağım.” gibi beklentilerin var mı? Elbette vardır ve bu beklentilerinin olması ve senin bunlar için çabalıyor oluşun çok doğal bir durum. Burada hatalı olan düşünce sonsuz mutluluğun , bu beklentiler gerçekleştiğinde geleceğine inanmak. Beklentilerimiz, isteklerimiz temel yaşamsal ihtiyaçlar değilse ve olmadığında hayatımıza bir şekilde devam edebileceğimiz şeylerse; bu beklentiler, istekler gerçekleştiği zaman mutluluk hedefimize ulaştığımızı sanırız ama bu çok uzun sürmez maalesef ve belli bir zamandan sonra yine eski halimize döneriz. Böyle durumlarda bizi mutsuz eden şey, temel yaşamsal ihtiyaç olmayan isteklerimizin eksikliği değil içsel bir eksikliğimiz oluyor.( Budak,2019). Bizi mutsuz kılan mutluluğa yüklediğimiz anlam ve mutluluktan beklentilerimizdir. Çünkü oluşturmuş olduğ...

HAYAT KIRIKLIĞI

Resim
Hayal kırıklıklarımı toplasam bir hayat kırıklığı olur. Nemli gözlerimi çantamdaki yüzüm gibi  buruşmuş son mendille siliyorum.  Bir bebek  büyük bir umutla sevinçle  gelir dünyaya. Bakmayın siz onun ağlamalarına. Biraz naz kimseyi öldürmez. Saftır, koskoca dünya karşısında elbette korkacaktır ama onu koruyup kollayacak dağlar vardır: anne, baba… Böyle düşünür, böyle umar ve böyle doğar. Doğduğun ev kaderinmiş ya, seçemediğinin verdiği ağırlık veya hafiflik… İlk hayal kırıklığım doğduğum evde başladı. Bir bebek ne ister? “Karnım tok sırtım pek” mi? Hayır efendim!“ Bir kepçe sevgi bir kepçe güven.” Sevilirse sevmeyi, güvenirse yaşamayı öğrenir.  Bir babam vardı ama yoktu. Annem ise varla yok arası bir şey… Tutarsız bir sevgi, tutarsız bir bakım, tutarsız bir varoluş. Bu tutarsızlıklar kimseye ihtiyacım yokmuş gibi yaşamayı öğretti bana. Annemin ve babamın varlığıyla yokluğu benim için bir anlam ifade etmiyordu böylece. İlk hayal  kırıklığımı yaşadığım o yıll...